اِذْ يُوح۪ي رَبُّكَ اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ اَنّ۪ي مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ سَاُلْق۪ي ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍۜ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِذْ | hani |
|
2 | يُوحِي | vahyediyordu |
|
3 | رَبُّكَ | Rabbin |
|
4 | إِلَى |
|
|
5 | الْمَلَائِكَةِ | meleklere |
|
6 | أَنِّي | şüphesiz ben |
|
7 | مَعَكُمْ | sizinle beraberim |
|
8 | فَثَبِّتُوا | siz pekiştirin |
|
9 | الَّذِينَ | kimseleri |
|
10 | امَنُوا | inananları |
|
11 | سَأُلْقِي | ben salacağım |
|
12 | فِي | içine |
|
13 | قُلُوبِ | yüreklerine |
|
14 | الَّذِينَ | kimselerin |
|
15 | كَفَرُوا | inkar edenlerin |
|
16 | الرُّعْبَ | korku |
|
17 | فَاضْرِبُوا | vurun |
|
18 | فَوْقَ | üstüne |
|
19 | الْأَعْنَاقِ | boyunların(ın) |
|
20 | وَاضْرِبُوا | ve vurun |
|
21 | مِنْهُمْ | onların |
|
22 | كُلَّ | her |
|
23 | بَنَانٍ | parmağına |
|
Meleklerden oluşan takviye gücüne Allah Teâlâ bilgi ve tâlimat verirken müslüman güçler için çok önemli olan bir mânevî desteğini daha açıklamaktadır: “İnkâr edenlerin kalplerine korku salmak.” Psikolojik savaşın önemli hedeflerinden biri düşmanı korkutmak, moralini bozmak ve gözünü yıldırmaktır. Allah, müminler lehine bunu da sağlamış olmaktadır.
Meleklere yönelik “vurun” emri, onların bu savaşa fiilen ve muharip olarak katıldıklarını göstermektedir.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 671
اِذْ يُوح۪ي رَبُّكَ اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ اَنّ۪ي مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ
Cümle, önceki ayetteki اِذْ يُغَشّ۪يكُمُ ‘den bedel olarak mahallen mansubdur. يُوح۪ي ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُوح۪ي fiili ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. رَبُّكَ fail olup damme ile merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ car mecruru يُوح۪ي fiiline mütealliktir. اَنّ۪ ve masdar-ı müevvel, mahzuf ب harfi ceriyle يُوح۪ي fiiline mütealliktir.
İsim cümlesidir. اَنّ۪ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.
ي mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. مَعَ mekân zarfı اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; إن بدأ القتال فثبّتوا (Savaş başlarsa sabit tutun…) şeklindedir.
ثَبِّتُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.
اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
(إِذْ) : Yanlız Cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.
a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.
b) (إِذْ) den sonra muzâri fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.
c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا) dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.
d) Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir.
Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i baz, 3. Bedel-i iştimal. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُوح۪ي fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi وحي ‘dir.
اٰمَنُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi أمن ‘dir.
İf’al babı fiille ta’diye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
ثَبِّتُوا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi ثبت ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
سَاُلْق۪ي ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍۜ
Fiil cümlesidir. Fiilin başındaki سَ harfi tekid ifade eden istikbal harfidir. اُلْق۪ي fiili ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انا ’dir.
ف۪ي قُلُوبِ car mecruru اُلْق۪ي fiiline mütealliktir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası كَفَرُوا ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.
كَفَرُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. الرُّعْبَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اضْرِبُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. فَوْقَ mekân zarfı اضْرِبُوا fiiline mütealliktir. الْاَعْنَاقِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Fiilin mef’ûlun bihi mahzuftur. Takdiri; اضربوهم (Onlara vurun) şeklindedir.
وَ atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اضْرِبُوا fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. مِنْهُمْ car mecruru كُلَّ بَنَانٍ ‘in mahzuf haline mütealliktir. كُلَّ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. بَنَانٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
سَاُلْق۪ي fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi لقي ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
اِذْ يُوح۪ي رَبُّكَ اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ اَنّ۪ي مَعَكُمْ
Fasılla gelen cümlede zaman zarfı اِذْ , önceki ayetteki zaman zarfından bedeldir. Bedel ıtnâb sanatı babındandır.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يُوح۪ي رَبُّكَ اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ اَنّ۪ي مَعَكُمْ cümlesi, اِذْ ’in muzâfun ileyhidir. Muzari fiil, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Buradaki hitap Peygambere tevcih edilmiştir. Çünkü burada emredilenlere, Peygamberden başkası muktedir olamaz. (Ebüssuûd, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm - Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)
Önceki ayetteki cemî muhatap zamirinden bu ayette, müfred muhatap zamirine geçişte iltifat sanatı vardır.
Veciz ifade kastına matuf رَبُّكَ izafetinde, Rab isminin, Hz. Peygambere ait zamire izafesi, ona tazim ve teşrif ifadesinin yanında, Allah Teâlâ'nın, onun hakkında ziyadesiyle lütufkâr olduğunu belirtir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rab isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Tekid ve masdar harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu اَنّ۪ي مَعَكُمْ cümlesi, masdar tevilinde, takdir edilen ب harfiyle يُوح۪ي fiiline mütealliktir. Masdar-ı müevvel sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
اَنَّ ’nin haberinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. مَعَكُمْ , bu mahzuf habere mütealliktir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden, اِنَّ ve isim cümlesi olmak üzere iki tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
فَثَبِّتُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen terkip, şart üslubundadır. فَ , mukadder şartın cevabının başına gelen rabıtadır. Cevap cümlesi olan فَثَبِّتُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Takdiri إن بدأ القتال (eğer savaş başlarsa) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
فَثَبِّتُوا ifadesinde tespit, savaş sahasında sebat etmeye ve çatışma zorluklarına göğüs germek için gayret göstermeye sevk etmek demektir. (Ebüssuûd, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm)
ثَبِّتُوا fiilinin mef’ûl konumunda olan cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan اٰمَنُوا cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, s. 107)
Müminler, mevsûlle ifade edilerek hem duruma dikkat çekilmiş hem de tazim edilmiştir.
سَاُلْق۪ي ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ
Fasılla gelen سَاُلْق۪ي cümlesi, اَنّ۪ي مَعَكُمْ sözü için tefsiriyye veya birbirine atfedilmiş iki cümle arasında itiraziyyedir. İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır.
Âşûr ise ibtidaiyye olan müstenef bir cümle olduğunu söylemiştir.
İstikbal harfi سَ ile tekid edilmiş müspet fiil cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır. سَ harfi vaid ve vaad siyakında tekid ifade eder.
س lafzının dünyada gerçekleşecek olayları, سوف lafzının ise, ahirette gerçekleşecek olayları ifade etmek için kullanıldığı belirtilmiştir. (Necmettin Çalışkan, Abdurrahman Hasan Habenneke El- Meydânî Ve Tefsîri)
ف۪ي قُلُوبِهِمْ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla kalp içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü kalp hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Bu kimselerin hissettikleri korkuyu etkili bir şekilde belirtmek için bu üslup kullanılmıştır.
قُلُوبِ için muzâfun ileyh konumunda olan cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan كَفَرُوا cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Kâfirler mevsûlle ifade edilerek hem duruma dikkat çekilmiş hem de tahkir edilmiştir.
[Kalplere korku bırakmak] istiare-i tebeiyye ve tecessümdür. ف۪ي harf-i ceri bu korkunun kâfirlerin ta içlerine nüfuz edeceğini bildirir. Korku bırakılan, salınıp gönderilen bir şey değil insanın içinde duyduğu bir histir. Bu istiare korkunun onları çok etkileyip saracağını, derinden etkileyeceğini ifade eder.
Lüzumiyet alakasıyla mecâz-ı mürsel sanatıdır. Lâzım; korku bırakacağız. Melzûmu; müminlerden kaçacaklar, savaşlarda mukavemet edemeyecekler manasıdır.
الرُّعْب “Kalpte meydana gelen korku” manasınadır. Bunun asıl manası, “doldurmak”tır. Sel, vadileri ve nehirleri doldurduğunda سَيْلٌ رَاعِبٌ denir. Korkuya da kalbi doldurduğu için رُعْبٌ denmiştir.
فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍۜ
Cümle atıf harfi فَ ile şart cümlesine atfedilmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
Şart üslubundan, emir üslubuna geçişte iltifat sanatı vardır.
Aynı üsluptaki وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle makabline atıf harfi وَ ’la atfedilmiştir.
مِنْهُمْ car mecruru كُلَّ بَنَانٍ ‘in mahzuf haline mütealliktir. Halin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Vurma emrinin tekrar edilmesi, bu emrin ziyadesiyle önemine işarettir. (Ebüssuûd, İrşâdü’l- Akli’s -Selîm)
فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍۜ [Boyunlarının üstüne ve parmaklarına vurun] ibaresinde, cüz söylenip kül kastedilmiştir. Cüziyyet alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatı vardır.
كَفَرُوا - اٰمَنُوا kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
اضْرِبُوا - الَّذ۪ينَ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
الْاَعْنَاقِ - بَنَانٍۜ - قُلُوبِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
بَنَانٍ kelimesi farklı şekillerde yorumlanmıştır: El ve ayak parmaklarının uçlarıdır, mafsallardır, taraflar yani uzuvlar demektir, toplumun avamı demektir. (Ebüssuûd, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm - Zemahşeri, Keşşâf’ An Hakâ’ikı Ğavâmidı’t-Tenzîl Ve ‘Uyûni’l-Ekâvîl Fî Vucûhi’t-Te’vîl)