Kıyamet Sûresi 26. Ayet

كَلَّٓا اِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَۙ  ...

Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.  (26 - 30. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 كَلَّا hayır
2 إِذَا ne zaman ki
3 بَلَغَتِ (can) dayanır ب ل غ
4 التَّرَاقِيَ köprücük kemiklerine ت ر ق
 

Can boğaza gelip de hasta ölmek üzere olduğunda çevresindekiler, “Bunu ölümden kurtaracak bir şifacı yok mu?” diye sorarak son bir çarenin bulunup bulunmadığını araştırırlar. Bir yoruma göre de ölüm meleği, “Bunun ruhunu rahmet melekleri mi yoksa azap melekleri mi götürecektir?” diye sorarlar. Bu telâş arasında ölmek üzere olan kişi artık yakınlarından ve dünya hayatından ayrılma zamanının geldiğini anlar; ecel geldiğinde can çıkıp gider. “Bacaklar birbirine dolaşır” ifadesi, “Artık ölen kişinin dünya ile ilgisi kesilmiş, âhiret hayatına, ilâhî huzura yönelmiştir” şeklinde açıklanmıştır. Bundan sonra kendi iradesiyle hareket etme imkânı yoktur. Allah katında durumu dünyada yaptıklarına göre değerlendirilir; müminlerden ise cennete, inkârcılardan ise cehenneme gönderilir.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 510 
 

كَلَّٓا اِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَۙ


كَلَّا , ret ve caydırma harfidir. Cevabın olumsuzluğunu bildiren bir harf olup kendinden sonrakinin îrabı tesir etmez. Menetmeyi, nehyetmeyi açma, başlangıç yapma ve gerçeklik ifade eder. Sîbeveyhi ve Halil b. Ahmed ve bir çok nahivciler  ile Basra Dil mektebinin çoğunluğu bu edatın  ك  ile olumsuzluk  لَا ’sının birleşmesiyle meydana geldiğini ve şeddenin nefy manasını kuvvetlendirmek için kullanıldığını söylerler. Birçok nahivci ise edatın birleşmeden tek bir kelime olduğunu kabul ederler. (Halil İbrahim Tanç, Kur’an’da كَلَّا  Edatı ) 

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.  إلى ربّك يومئذ المساق (O gün sevk Rabbinedir.) sözüne delalet eden cevaba mütealliktir.  بَلَغَتِ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

إِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

بَلَغَتِ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Siyakın delaletiyle fail mahzuftur. Takdiri, الروح أو النفس (Ruh veya nefis) şeklindedir.  التَّرَاقِيَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
 
 

كَلَّٓا اِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَۙ


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Bir cevap edatı olan  كَلَّاۜ , kendinden önce geçen cümlenin ifade ettiği düşüncenin doğru olmadığını sert bir şekilde ifade etmeye yarar. (Mehmet Altın, Kur’an’da Te’kid Üslupları ve Çeşitleri, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)

كَلَّاۚ , cevabın olumsuzluğunu bildiren bir harf olup kendinden sonrakinin îrabına tesir etmez. Menetmeyi, nehyetmeyi açma, başlangıç yapma ve gerçeklik ifade eder. Sîbeveyhi ve Halil b. Ahmed ve birçok nahivciler ile Basra Dil Mektebi’nin çoğunluğu bu edatın  ك  ile olumsuzluk  لَا ’sının birleşmesiyle meydana geldiğini ve şeddenin nefy manasını kuvvetlendirmek için kullanıldığını söylerler. Birçok nahivci ise edatın birleşmeden tek bir kelime olduğunu kabul ederler. (Halil İbrahim Tanç, Kur’an’da  كَلَّا  Edatı) 

‘Hayır, kesinlikle hayır, asla, mümkün değil’ manalarini taşıyan  كَلَّا  sözcüğü, söyleyen kişiyi azarlamak, sözlerini ret ve iptal etmektir. Bu, olumlu cevap vermek anlamına gelen evet sözcüğünün zıttıdır. (Müfredat)

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Şart üslubundaki cümlede, şart edatı  اِذَا ‘nın muzâfun ileyhi olan  بَلَغَتِ التَّرَاقِيَ  şart cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Şart cümlesi aynı zamanda  اِذَا ‘nın muzâfun ileyhidir.  اِذَا  şart manalı zaman zarfı, cevaba mütealliktir. إلى ربّك يومئذ المساق  sözüne delalet eden cevaba mütealliktir.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.) 

بَلَغَتِ  fiilinin faili, siyakın delaletiyle mahzuftur. Takdiri, الروح  veya  النفس  şeklindedir. Naib-i failin hazfî îcâz-ı hazif sanatıdır.

Ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır. Takdiri  إلى ربّك يومئذ المساق (O gün sevk Rabbinedir.) olan cevap cümlesi mahzuftur.

Bu takdire göre mezkûr şart ve mahzuf cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

بَلَغَتِ  fiilinin mef’ûlü olan  التَّرَاقِيَۙ , masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

Burada  إِنْ  değil,  اِذَا  buyurulmuştur. Çünkü bahsedilen olay gerçekleşmiştir ya da kesinlikle gerçekleşecektir. Çünkü  اِذَا  harfi, sık karşılaşılan durumlarda veya kesinlik bulacak olaylarda kullanılır. إِنْ  harfi ise varsayım ifade eder. Bu hadise vuku bulur ya da vuku bulmaz. Burada  إنْ  değil,  اِذَا  buyurulmuştur. Çünkü bahsedilen olay gerçekleşmiştir ya da kesinlikle gerçekleşecektir. Çünkü  اِذَا  harfi, sık karşılaşılan durumlarda veya kesinlik bulacak olaylarda kullanılır.  إنْ  harfi ise varsayım ifade eder. Bu hadise vuku bulur ya da vuku bulmaz. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, Lokman Suresi 7, c. 2, s. 397)

Hayır! ifadesi, dünyanın ahirete tercih edilmesini engellemek içindir. Sanki “Vazgeçin bundan! Önünüzde bulunan ve gelip çattığında dünyadan kopup, ebediyyen kalacağınız ahirete intikal edeceğiniz ölüme karşı uyanık olun!” denilmektedir. (Keşşâf)

‘Dayandığında’ anlamındaki  بَلَغَتِ  fiilinde zamir, zikri geçmese de nefse (cana) racidir; çünkü sözün gelişi buna delalet etmektedir. 

التَّرَاقِيَ (köprücük kemikleri); boyun deliğini sağdan ve soldan saran kemiklerdir. Onlara ahiret merhalelerinin ilkinin -yani ruh köprücük kemiklerine dayanıp da çıkıp gitmesi yaklaştığında gerçekleşecek olan ölümün- zorluğunu hatırlatmaktadır. Ruhun sahibi, can vereceği zaman yanına gelenler birbirlerine, yok mu okuyup üfleyecek derler; yani onu içinde bulunduğu durumdan hanginiz kurtaracak? Bunun ölüm meleğine ait bir söz olduğu da söylenmiştir; yani Onun ruhunu hanginiz yükseltecek? Rahmet melekleri mi yoksa azap melekleri mi? (Keşşâf)

التَّرَاقِيَ  kelimesi  ترقوة ‘nin cemisi olup, bu da, iki omuz başı ile göğsün üst kısmı arasındaki kemiktir. Bil ki nefsin veya ruhun (canın) buraya varıp dayandığı söylenerek, ölümün yaklaştığı kinâî olarak anlatılmak istenmiştir. (Fahreddin er-Râzî)