اِتَّبِعْ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ ١٠٦
Hz. Peygamber’in görevi, insanları Allah’ın âyetlerine imana davet yanında, bizzat kendisinin de bunlara uyması, Allah’tan başka tanrı bulunmadığını ikrar etmesi ve böylece şirke sapanlardan uzaklaşmasıdır. Allah dileseydi onlar da şirk koşmazlardı; fakat ilâhî düzen ve hikmet, insanlardan kiminin kendi seçimleriyle iman etmelerine, kiminin de şirk, küfür gibi dalalet çeşitlerine sapmalarına imkân verecek şekilde tecelli etmiştir. Bu sebeple Hz. Peygamber’in inkârcılar üzerinde koruyuculuk ve bekçilik yapmak gibi bir sorumluluğu yoktur.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 452
اِتَّبِعْ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ
Fiil cümlesidir. اِتَّبِعْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. Müşterek ism-i mevsûl مَٓا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اُو۫حِيَ اِلَيْكَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. Aid zamir هُوَ ‘dir.
اُو۫حِيَ fetha üzere mebni meçhul mazi fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هو ’dir. اِلَيْكَ car mecruru اُو۫حِيَ fiiline mütealliktir. مِنْ رَبِّكَ car mecruru اُو۫حِيَ fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzaftır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَٓا cinsi nefyeden olumsuzluk harfidir. اِنَّ gibi ismini nasb haberini ref eder.
اِلٰهَ kelimesi لَٓا ’nın ismi olup fetha üzere mebnidir. اِلَّا istisna harfidir. لَٓا ’nın haberi mahzuftur. Takdiri, موجود (vardır) şeklindedir. Munfasıl zamir هُوَ mahzuf haberin zamirinden bedeldir.
وَ atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَعْرِضْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ car mecruru اَعْرِضْ fiiline müteallik olup, cer alameti ى ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.
Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir.
Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i baz, 3. Bedel-i iştimal. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِتَّبِعْ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi تبع ’dır.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
اَعْرِضْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi عرض ’dır.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
الْمُشْرِك۪ينَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِتَّبِعْ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِتَّبِعْ fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَٓا ‘ nın sıla cümlesi olan اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۚ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
اُو۫حِيَ fiili, faile değil fiile dikkat çekmek için meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er- Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
اِتَّبِعْ , Kur’an’da yaygın olarak “kastetmek” manasında kullanılır, çünkü emir ve nehiyle birlikte gelmiş ve insanlara ona uymak emredilmiştir. Mecaz-ı mürsel yoluyla melzûm manasında kullanılmıştır. Çünkü birini takip eden kimse onun lâzımı olur. (Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)
اُو۫حِيَ ile kastedilen Kur’an’dır. (Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)
رَبِّكَ izafetinde, Rab isminin Hz. Peygambere ait zamire muzâf olması Peygamberin makamını şereflendirmek ve teselli hususunda son derece lütuf ile muamele etmek içindir. (Ebüssuûd, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm)
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ cümlesi itiraziye olarak fasılla gelmiştir. İtiraz cümleleri, parantez arası cümleler (cümle-i mu‘teriza) vasıtasıyla yapılan ıtnâb sanatıdır.
Araya girmiş saplama bir cümle olan itiraziyye cümlesinin ana cümlenin anlamına tesiri yoktur. (Rıfat Resul Sevinç, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ cümlesi, tevhidi emreden vahye uymanın gerekliliğini tekid eden bir itiraz cümlesidir. (https://tafsir.app/aljadwal/6/106)
Cinsini nefyeden لَٓا ’nın dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Fasıl zamiriyle tekid edilmiş, faide-i haber inkârî kelamdır.
Munfasıl zamir هُوَ , cinsini nefyeden لَاۤ ’nın ismi olan اِلٰهَ ’nin mahallinden veya لَٓا ’nın mahzuf haberindeki zamirden bedeldir. Bedel, ıtnâb sanatı babındandır.
لَاۤ ’nın haberinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
لَاۤ ve إِلَّا ile oluşan kasr, إِلَـٰهَ ile هُوَ arasındadır. هُوَ mevsûf/maksûrun aleyh, اِلٰهَ sıfat/maksûr olduğu için kasr-ı sıfat ale’l mevsuf hakiki kasrdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)
İstînâfa matuf olan وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ cümlesi de emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ibaresi 102. ayette geçmişti. Tekrîr sanatı vardır. Tekrîr; iki anlatım arasındaki zamanın uzamasından dolayı bir anlatımın unutulması korkusuyla ve anlamı daha da yerleştirmek için lafzın veya muradifinin tekrarlanmasıdır.
Tekrarlanan cümleler arasında tekrir, ıtnâb ve reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.