Mâide Sûresi 22. Ayet

قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّ ف۪يهَا قَوْماً جَبَّار۪ينَۗ وَاِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا حَتّٰى يَخْرُجُوا مِنْهَاۚ فَاِنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَاِنَّا دَاخِلُونَ  ...

Dediler ki: “Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, biz de gireriz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ki ق و ل
2 يَا مُوسَىٰ Musa
3 إِنَّ şüphesiz
4 فِيهَا orada vardır
5 قَوْمًا bir millet ق و م
6 جَبَّارِينَ zorba ج ب ر
7 وَإِنَّا ve şüphesiz biz
8 لَنْ
9 نَدْخُلَهَا oraya girmeyiz د خ ل
10 حَتَّىٰ kadar
11 يَخْرُجُوا onlar çıkıncaya خ ر ج
12 مِنْهَا oradan
13 فَإِنْ eğer
14 يَخْرُجُوا çıkarlarsa خ ر ج
15 مِنْهَا oradan
16 فَإِنَّا o zaman biz
17 دَاخِلُونَ gireriz د خ ل
 

قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّ ف۪يهَا قَوْماً جَبَّار۪ينَۗ

 

Fiil cümlesidir. قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l kavli,  يَا مُوسٰٓى ’dır.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

يَا  nida harfidir. مُوسٰٓى  münadadır. Müfred alem olup damme üzere mebni mahallen mansubdur. Nidanın cevabı,  اِنَّ ف۪يهَا قَوْماً جَبَّار۪ينَ ’dir.  

إِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

ف۪يهَا  car mecruru  اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.  قَوْماً  kelimesi  اِنَّ ’nin muahhar ismi olup fetha ile mansubdur.

جَبَّار۪ينَ  kelimesi  قَوْماً ’in sıfatı olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile irablanır. 

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir. Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.

Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1- Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2- Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar.

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

جَبَّار۪ينَۗ  kelimesi, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 وَاِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا حَتّٰى يَخْرُجُوا مِنْهَاۚ 


وَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  لَنْ نَدْخُلَهَا  cümlesi,  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.

نَدْخُلَهَا  fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur. Muttasıl zamir  هَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

حَتّٰى  gaye bildiren cer harfidir.  يَخْرُجُوا  muzari fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek anlamını masdara çevirmiştir.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel, نَدْخُلَهَا  fiiline müteallik olup mahallen mecrurdur. 

يَخْرُجُوا  fiili,  نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. مِنْهَا  car mecruru  يَخْرُجُوا  fiiline mütealliktir.

حَتّٰٓى  edatı üç şekilde kullanılabilir: Harf-i cer olarak, başlangıç edatı olarak ve atıf edatı olarak. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra,  Atıf olan اَوْ ’den sonra,  Lamul cuhuddan sonra, Lamu-ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, Sebep fe (فَ)’sinden sonra. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 


 فَاِنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَاِنَّا دَاخِلُونَ

 

فَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَخْرُجُوا  şart fiili olup, نَ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. مِنْهَا  car mecruru  يَخْرُجُوا  fiiline mütealliktir.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. دَاخِلُونَ  cümlesi,  اِنَّ ’nin haberi olup, ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

دَاخِلُونَ  kelimesi sülâsî mücerredi  دخل  olan fiilin ism-i failidir. 

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِنَّ ف۪يهَا قَوْماً جَبَّار۪ينَۗ

 

Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Allah Teâlâ, kavminin Musa a.s.’a cevabını bildiriyor.

Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

قَالُٓوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  يَا مُوسٰٓى   cümlesi, nida üslubunda talebi inşâî isnaddır.

Nidanın cevabı olan  اِنَّ ف۪يهَا قَوْماً جَبَّار۪ينَ  cümle,  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi ile tekid edilen bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  ف۪يهَا  car mecruru,  اِنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir.  قَوْماً  kelimesi  اِنَّ ‘nin muahhar ismidir.  

جَبَّار۪ينَ  kelimesi  قَوْماً  için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. Mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

جَبّر۪ ; “Kırık kemik kaynadı.” demektir. Kemiğin kaynaması zordur. “Zor” manası buradan kaynaklanır.  جَبَّار۪; zorla yaptıran demektir.

قَوْماً ‘deki nekrelik, tahkir ve kesret içindir.

ف۪يهَا  ibaresindeki  ف۪ي  harfinde istiare vardır. Bilindiği gibi  فِی  harfi zarfiye manası içerir. Ayette mukaddes belde, içi olan bir şeye benzetilerek istiare yapılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. Bu ifadede mübalağa ve tecessüm sanatları da vardır.

Bu istînâf cümlesi, kelamın siyakından doğan “Pekiyi, onlar, Musa’nın emir ve yasaklarına ne karşılık verdiler?” sualine cevaptır. (Ebüssuûd, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm)


 وَاِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا حَتّٰى يَخْرُجُوا مِنْهَاۚ 

 

Cümle atıf harfi  وَ ‘la nidanın cevabına atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

اِنَّ ’nin haberi olan  لَنْ نَدْخُلَهَا حَتّٰى يَخْرُجُوا مِنْهَاۚ  cümlesi, menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Muzariye asla manası kazandıran  لَنْ  edatı tekit ifade eder.

Gaye bildiren harf-i cer  حَتّٰى ‘nın, gizli  أنْ ‘le masdar yaptığı  يَخْرُجُوا مِنْهَا  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel mecrur mahalde olup,  حَتّٰى  ile  لَنْ نَدْخُلَهَا  fiiline mütealliktir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Ayetin sonunda isim olarak tekrar zikredilen لَنْ نَدْخُلَهَا fiilinde irsâd sanatı vardır.

نَدْخُلَهَا - يَخْرُجُوا  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

لَنْ نَدْخُلَهَا  cümlesiyle  يَخْرُجُوا مِنْهَاۚ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır. 


فَاِنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَاِنَّا دَاخِلُونَ

 

Şart üslubunda gelen terkip, atıf harfi  فَ  ile  وَاِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vaslda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada inşâ cümlesi haber cümlesine atfedilmiştir. Şart cümlesinin haberî manada olması, haber cümlesine atfını mümkün kılmıştır.

Şart cümlesi olan  يَخْرُجُوا مِنْهَا  , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiilin muzari fiil sıygasıyla gelmesi hudûs, teceddüt, tecessüm ve istimrar ifade etmiştir.

فَ  karînesiyle gelen cevap cümlesi  فَاِنَّا دَاخِلُونَ ,  sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

اِنَّ ’nin haberi olan  دَاخِلُونَ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda haberî isnaddır. Faide-i haber ibtidaî kelam olan cümle şart manasından çıkarak haber manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır. 

نَدْخُلَهَا - دَاخِلُونَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

يَخْرُجُوا - مِنْهَا  kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

دَاخِلُونَ - يَخْرُجُوا  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

يَخْرُجُوا مِنْهَا  cümlesiyle  اِنَّا دَاخِلُونَ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

اِنْ  şart harfi, asıl şart edatlarındandır. Çoğu zaman şartın vukuunda şek ifade eder. 

Ayetin bu son cümlesi mübalağa maksadıyla gelmiş ıtnâb sanatı babından îgāldir.