Ahzâb Sûresi 2. Ayet

وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ  ...

Rabbinden sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَاتَّبِعْ ve uy ت ب ع
2 مَا şeye
3 يُوحَىٰ vahyedilen و ح ي
4 إِلَيْكَ sana
5 مِنْ -den
6 رَبِّكَ Rabbin- ر ب ب
7 إِنَّ muhakkak ki
8 اللَّهَ Allah
9 كَانَ ك و ن
10 بِمَا şeyleri
11 تَعْمَلُونَ yaptıklarınız ع م ل
12 خَبِيرًا haber almaktadır خ ب ر
 

Bütün peygamberler gibi son peygamber de Allah’a itaatsizlikten sakınır, O’nun vahyettiğine herkesten önce ve en kâmil bir şekilde uyar, yalnızca rabbine güvenir ve dayanır; bunlar Allah Teâlâ’nın peygamberlerinde yarattığı özelliklerdir. Sûrenin bu emir ve tavsiyelerle başlaması, Hz. Peygamber’den, o zamana kadar yapmadıklarını yapmasını istemeye yönelik değildir. Aşağıda gelecek olan Ahzâb Savaşı, bu savaşta münafıkların, meâlindeki çeviriye göre “gizli inkârcılar”ın (münafıklar) kurduğu tuzaklar, yaydıkları yalanlar, karalamalar, Mekkeli müşriklerle yani “açık inkârcılarla” kurdukları iş birliği, oluşturdukları ortak güç, her vesile ile Hz. Peygamber’e verdikleri eza, çektirdikleri mânevî işkence karşısında onu ve ümmetini dayanıp direnmeye hazırlamak, olacaklar konusunda uyarmak maksadıyla sûrenin başında bu emir ve tavsiyelere yer verilmiştir.

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 363
 

وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ 

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اتَّبِعْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. Müşterek ism-i mevsûl  مَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansub ve  يُوحٰٓى  fiilinin naib-i failidir. İsm-i mevsûlun sılası يُوحٰٓى ’dır. Îrabtan mahalli yoktur. 

يُوحٰٓى  elif üzere mukadder damme ile merfû meçhul muzari fiildir. اِلَيْكَ  car mecruru  يُوحٰٓى  fiiline mütealliktir. مِنْ رَبِّ  car mecruru يُوحٰٓى  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اتَّبِعْ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi تبع ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

يُوحٰٓى  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi وحي ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.  

 

 اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ

 

İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ  lafza-i celâli  اِنّ nin ismi olup lafzen mansubdur.  

كَانَ nin dahil olduğu cümle  اِنّ nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri  هُو ’dir. 

مَا  müşterek ism-i mevsûl  بِ  harf-i ceriyle  خَب۪يراً e mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  تَعْمَلُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

تَعْمَلُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. خَب۪يراً  kelimesi  كَانَ nin haberi olup lafzen mansubdur. 

خَب۪يراً  kelimesi, sıfatı müşebbehe kalıbındandır.

Sıfatı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsmi faile benzediği için bu adı almıştır. İsmi failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfatı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsmi fail değişen ve yenileşen vasfa delalet eder. Sıfatı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ 

 

Önceki ayetteki nidanın cevabına matuf olan ayetin ilk cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

اتَّبِعْ  fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا nın sılası olan  يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, tecessüm ve istimrar ifade etmiştir.

وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى [Vahyedilene uy!]  bu hitap, Resulullah'adır ve hitapta çoğul kipinin kullanılması, tazim içindir. Diğer bir görüşe göre ise, hitap, Peygamberimiz ile müminleredir. (Ebüssuûd)

Veciz ifade kastıyla gelen  رَبِّكَۜ  izafetinde Rabb isminin Hz. Peygambere ait zamire muzaf olması Peygamberimize tazim teşrif ve Allah Teâlâ'nın, Resulullah hakkında ziyadesiyle lütufkâr olduğunu belirtmek içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için Rabb isminde tecrid sanatı vardır.

مِنْ رَبِّكَ  car-mecruru, mahzuf hale veya  يُوحٰٓى  fiiline mütealliktir. 

يُوحٰٓى  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Suret-i İbrahim, s. 127)

 

 اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.  

Müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatı vardır. 

اِنَّ ’nin haberi olan  كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ  cümlesi,  كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ  cümlesi illet konumunda olduğu için fasıl yapılmıştır. Tekid harfiyle geldiği için tefri’  ف ’na gerek kalmamıştır. (Âşûr)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car-mecrur  بِمَا, konudaki önemine binaen amili olan  خَب۪يراًۙ ’e takdim edilmiştir.

Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَا, harf-i cerle birlikte  خَب۪يرٌ ’e mütealliktir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan sıla cümlesi  تَعْمَلُونَ,  tecessüm ve teceddüt ifade eder.

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan s. 124)

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrarı olmak üzere birden fazla tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَان ’nin haberi olan خَب۪يرٌ, sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

Sıfat-ı müşebbehe; “benzeyen sıfat” demektir. -faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu sureklilik ve sabitlik az veya çok bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Ayette ulûhiyet ve rububiyet ifade eden isimler, bir arada zikredilmiştir. Allah ve Rabb isimleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Allah ve Rabb isimlerinin arka arkaya gelmesiyle Rabbin Allah olduğu, Allah’tan başka Rabb olmadığı vurgulanır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 234)

Cümle “Allah Teâlâ yaptıklarınızı bilir” anlamının yanında “bilmekle kalmaz, gereken karşılığı verir” manası da taşımaktadır. Lazım zikredilmiş, melzum kastedilmiştir. Mecaz-ı mürsel mürekkeptir.