وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِۜ حَقاًّ عَلَى الْمُتَّق۪ينَ ٢٤١
Aslında bu mana bütün müslümanları kapsıyor, ama siz böyle yapın ki, böylece takva sahibi olursunuz buyurulmuş. Allah’ın kurallarına uymaya teşvik vardır.
Özet:
1- Gerdeğe girilip mehir tesbit edilmişse, tesbit edilen mehir verilir.
2- Gerdeğe girilip mehir tesbit edilmemişse, muadili bir mehir verilir.
3- Gerdeğe girilmemiş ve mehir tesbit edilmemişse, herkesin durumuna göre gönlünden kopan verilir.
4- Gerdeğe girilmemiş ve mehir tesbit edilmişse, tesbit edilen mehrin yarısı verilir.
وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِۜ حَقاًّ عَلَى الْمُتَّق۪ينَ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. لِلْمُطَلَّقَاتِ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مَتَاعٌ muahhar mübteda olup damme ile merfûdur.
بِالْمَعْرُوفِ car mecruru مَتَاعٌ 'nin mahzuf sıfatına mütealliktir. حَقاًّ mahzuf bir fiilin mef’ûlu mutlakıdır. Takdiri; حق ذلك حقا (Bu hak olarak gerçekleşti) şeklindedir. عَلَى ٱلۡمُتَّقِینَ car mecruru حَقًّا ’a mütealliktir.
Mef’ûlü mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlü mutlak harfi cer almaz. Harfi cer alırsa hal olur. Mef’ûlü mutlak cümle olmaz. Mef’ûlü mutlak 3’e ayrılır:
1) Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2) Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlü mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3) Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini bildiren mef’ûlü mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlü mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الْمُتَّق۪ينَ sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.
İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لِلْمُطَلَّقَاتِ ; sülâsi mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i mef’ûlüdür.
مَعْرُوفِ , sülâsi mücerredi عرف olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.
وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِۜ
وَ , istînâfiyyedir. İstînâfiye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine irab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. لِلْمُطَلَّقَاتِ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مَتَاعٌ , muahhar mübtedadır.
بِالْمَعْرُوفِ car mecruru مَتَاعٌ kelimesinin mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
لِلۡمُطَلَّقَـٰتِ kelimesindeki lam, istihkak ifade eder. (Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)
بِالْمَعْرُوفِ ifadesi Kur’an-ı Kerîm’de 19 yerde geçmiştir. Hepsi Allah’ın koyduğu hüküm ile alakalıdır. Bakara/240. ayette (Kocası ölmüş kadının evde bir yıl kalması ile ilgili bir ayet) ise من معروف şeklinde geçmiştir. Bu şekildeki bir kullanım da sadece o ayette vardır.
[Boşanmış kadınların, hakkaniyet ölçülerinde [kocalarından] menfaat sağlamak haklarıdır.] Yani önceden kendileri için müt‘a olarak bir mehir belirlenmiş olan boşanmış kadınların bu haktan yararlandırılması müstehap olur. (Ebû Hafs Necmüddîn Ömer b. Muhammed b. Ahmed en-Nesefî es-Semerkandî, et-Teysîr fî (ʿilmi)’t-tefsîr)
حَقاًّ عَلَى الْمُتَّق۪ينَ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. حَقًّا kelimesi, takdiri حق ( gerçekleşti) olan mahzuf fiilin mef’ûlü mutlakıdır. Bu takdire göre cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
İsm-i fail vezninde gelerek hudûs ve yenilenme anlamı ifade eden الْمُتَّق۪ينَ kelimesi başındaki عَلَى harfiyle birlikte mahzuf حَقًّ fiiline mütealliktir.
حَقًّا kelimesi pekiştirici masdar olup, [müttakîlere düşen bir görev olarak tahakkuk etmiştir] anlamında değerlendirilir. (Zemahşeri, Keşşâf’ An Hakâ’ikı Ğavâmidı’t- Tenzîl Ve ‘Uyûni’l-Ekâvîl Fî Vucûhi’t - Te’vîl)
[Bu bir haktır.] Yani takva sahibi olanlar bu hakka riayet ederler. Bu vacip değildir, ancak onun gönlünü hoş etmek için bu malı vermek takvanın şartıdır. (Ebû Hafs Necmüddîn Ömer b. Muhammed b. Ahmed en-Nesefî es-Semerkandî, et-Teysîr fî (ʿilmi)’t-tefsîr)