فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا ف۪ي دَارِكُمْ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍۜ ذٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ ٦٥
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَعَقَرُوهَا | yine de onu kestiler |
|
2 | فَقَالَ | (bunun üzerine) dedi ki |
|
3 | تَمَتَّعُوا | yaşayın |
|
4 | فِي |
|
|
5 | دَارِكُمْ | yurdunuzda |
|
6 | ثَلَاثَةَ | üç |
|
7 | أَيَّامٍ | gün |
|
8 | ذَٰلِكَ | işte bu |
|
9 | وَعْدٌ | bir vaaddir |
|
10 | غَيْرُ |
|
|
11 | مَكْذُوبٍ | yalanlanmayacak |
|
فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا ف۪ي دَارِكُمْ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍۜ
Fiil cümlesidir. Ayet, atıf harfi فَ ile mukadder istînâfa matuftur. Takdiri, فأبوا سماع كلامه فعقروها (Onun sözüne kulak vermediler ve deveyi kestiler.) şeklindedir.
عَقَرُوهَا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هَا mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Mekulü’l-kavli, تَمَتَّعُوا فٖي دَارِكُمْ ’dur. قَالَ fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.
تَمَتَّعُوا fiili ن ’un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. فٖي دَارِكُمْ car mecruru تَمَتَّعُوا fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. ثَلٰثَةَ zaman zarfı تَمَتَّعُوا fiiline mütealliktir. اَيَّامٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
فِي harf-i ceri mecruruna mekân zarfı, zaman zarfı, söz ve görüş konusu olarak, vardır-mevcuttur, hal, sebep, mukayese, karşılaştırma gibi manalar kazandırabilir. Burada mekân zarfı manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
3 ile 10 arası sayıların temyizinde önce sayı sonra temyiz gelir. Sayı muzâf, temyiz muzâfun ileyh olur. Muzâfın harekesi cümledeki konumuna göre değişir. Muzâfun ileyh daima mecrurdur. Bu yüzden sayı muzâf olduğu için cümledeki konumuna göre îrabını alır, temyiz muzâfun ileyh olduğu için daima mecrurdur. Temyiz çoğul ve belirsiz olur. Sayı ile temyiz cinsiyet yönünden birbirinin zıttı olur. (Temyiz çoğul olduğu için eril veya dişil olduğunu anlamak için tekiline bakılır.) (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَمَتَّعُوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi متع ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
ذٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
İsim cümlesidir. ذٰلِكَ işaret ismi, mübteda olarak mahallen merfûdur. ذٰ işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir. وَعْدٌ haber olup damme ile merfûdur.
غَيْرُ kelimesi وَعْدٌ ’un sıfatı olup damme ile merfûdur. مَكْذُوبٍ muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur.
غَيْرُ edatı nekre bir ismin peşinden geldiğinde onun sıfatı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَكْذُوبٍ ; sülâsî mücerredi كذب olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.
فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا ف۪ي دَارِكُمْ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍۜ
Ayet, takdiri فأبوا سماع كلامه (Onun sözüne kulak vermediler.) olan mukadder istinafa فَ ile atfedilmiştir.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
قَالَ تَمَتَّعُوا فٖي دَارِكُمْ cümlesi atıf harfi فَ ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mütekellim Salih a.s. dir.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan تَمَتَّعُوا فٖي دَارِكُمْ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir üslubundaki cümle vaz edildiği anlamın dışında tehdit ve kınama manası kazandığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
فٖي دَارِكُمْ [Diyarınızda] ifadesi “evlerinizde” anlamında olabildiği gibi “şu dünya diyarınızda” manasını da ifade edebilir. (Beyzâvî, Envârü’t-Tenzîl Ve Esrârü’t-Te’vîl)
دَارِكُمْ Bu tabirle dünya kastedilmiştir. Salih (a.s) ذٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ [İşte bu, yalan çıkarılamayacak bir tehdittir…] demiştir. Yani غَيْرُ كَذِيبٍ (içinde yalan bulunmayan) demektir. مجلود /meclud (celde vurulmuş), مَعْقُول /makul (düşünülmüş, akledilmiş) ve مَفْتُون /meftun (fitnelenmiş) kelimelerinde olduğu gibi bazen ism-i mef'ûl sıygasıyla masdar manası kastedilebilir. (Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)
ذٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedün ileyh, cem ve tecessüm ifade eden işaret ismiyle marife olmuştur. İşaret ismi, işaret edilen manayı kâmil bir şekilde tarif edip ortaya çıkarır. Öyle ki kendisinden bahsedilen şey çok net olarak ortaya çıkar. Ayrıca bahsedilen şeyin açıklanmasının çok önemli olduğuna delalet eder. Bütün bunlara ilaveten burada müşarun ileyhe tazim ifade eder.
Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, 57, s. 190)
Vaade işaret eden ذٰلِكَ ’de istiare sanatı vardır.
Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret ismiyle işaret edilirse aklî olan hissî olana benzetilmiş olduğundan, istiare oluşur. Yani o manevi şey hissî bir şeymiş gibi ifade edilerek anlatım daha etkili hale getirilir. Burada da Allah’ın vaadi gözle görülür elle tutulur hissî bir madde yerine konmuştur. Câmi’ her ikisindeki vücudun tahakkukudur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
غَيْرُ مَكْذُوبٍ izafeti, وَعْدٌ ‘in sıfatıdır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Sıfatın kullanılmasının, metbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcaz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
İsm-i mef’ûl veznindeki muzafun ileyh مَكْذُوبٍ ’deki nekrelik kıllet ve nev ifade eder. Bilindiği gibi nefy siyakında nekre umum ve şümule işarettir.
وَعْدٌ , aslında güzel şeyler için kullanılır. Tahakkümi inadiye istiare yoluyla, Salih a.s nin kavmini bekleyen akıbetin korkunçluğu için mübalağa yapılmıştır.
وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ ifadesinde, istiare-i mekniyye tahyiliyye vardır. Yalancı manasındaki مَكْذُوبٍ kelimesi, mübalağa amacıyla mecazî olarak batıl anlamında kullanılmıştır. (https://tafsir.app/aljadwal/11/65)