وَاُو۫حِيَ اِلٰى نُوحٍ اَنَّهُ لَنْ يُؤْمِنَ مِنْ قَوْمِكَ اِلَّا مَنْ قَدْ اٰمَنَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَۚ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَأُوحِيَ | vahyolundu |
|
2 | إِلَىٰ |
|
|
3 | نُوحٍ | Nuh’a |
|
4 | أَنَّهُ | gerçekten |
|
5 | لَنْ |
|
|
6 | يُؤْمِنَ | kimse iman etmeyecek |
|
7 | مِنْ | -den |
|
8 | قَوْمِكَ | kavmin- |
|
9 | إِلَّا | dışında |
|
10 | مَنْ | kimselerin |
|
11 | قَدْ | (şimdiye kadar) |
|
12 | امَنَ | iman eden |
|
13 | فَلَا |
|
|
14 | تَبْتَئِسْ | üzülme |
|
15 | بِمَا | dolayı |
|
16 | كَانُوا |
|
|
17 | يَفْعَلُونَ | onların yaptıklarından |
|
Hz. Nûh’un uzun süre sabır, metanet, şefkat ve merhametle kavmini dine davet etmesine rağmen çok az bir grubun dışında kimse iman etmedi. Kavmi onunla alay etmekle yetinmedi, cinnet getirmiş olduğunu ilân etti, bu da sonuç vermeyince isyan edip onu taşa tutarak öldürmekle tehdit etti (bk. Mü’minûn 23/25; Şuarâ 26/116). Çaresiz kalan Hz. Nûh, inkârcıların yok edilmesini Allah’tan niyaz etti (krş. Mü’minûn 23/26; Şuarâ 26/117-118; Nûh 71/26-27; Kamer 54/10). Yüce Allah, onun duasını kabul edip inkârcıların tamamını yok edeceğini peygamberine bildirdi (bk. Enbiyâ 21/76; Sâffât 37/75).
Allah Teâlâ, daha önce iman edenler müstesna artık bundan sonra kimsenin ona iman etmeyeceğini, kavminin geçmişte işlediği günahlara, kendisini yalancılıkla suçlamalarına, inkârcılıkta ısrarlarına ve gördüğü eziyetlere üzülmemesini emredip artık azgınların başına gelecek felâketin yaklaşmakta olduğunu haber verdi; “Haktan sapanlar için bana başvuruda bulunma! Onlar boğulacaklar!” buyurarak felâketin (tûfan) boyutlarının ne derece büyük olduğuna işaret etti.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri
Cilt: 3 Sayfa: 171
وَاُو۫حِيَ اِلٰى نُوحٍ اَنَّهُ لَنْ يُؤْمِنَ مِنْ قَوْمِكَ اِلَّا مَنْ قَدْ اٰمَنَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَۚ
وَ istînâfiyyedir. اُو۫حِيَ fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. اِلٰى نُوحٍ car mecruru اُو۫حِيَ fiiline müteallıktır.
اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel, اُو۫حِيَ fiilinin naib-i faili olarak mahallen merfûdur.
هُ muttasıl zamiri اَنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. لَنْ يُؤْمِنَ cümlesi اَنَّ ’nin haberi olup mahallen merfûdur.
لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz müstakbele çeviren harftir. Tekid ifade eder.
يُؤْمِنَ mansub muzari fiildir. مِنْ قَوْمِكَ car mecruru يُؤْمِنَ fiilinin mahzuf haline müteallıktır.
Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِلَّا hasr edatıdır. مَنْ müşterek ism-i mevsûl, يُؤْمِنَ fiilinin faili olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası قَدْ اٰمَنَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. اٰمَنَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; إن كان المؤمنون قلّة فلا تبتئس (Müminlerin sayısı az olsa da ümidinizi kesmeyin) şeklindedir.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَبْتَئِسْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ’dir.
مَا müşterek ism-i mevsûl, بِ harf-i ceriyle birlikte تَبْتَئِسْ fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası كَانُوا ’nun dahil olduğu isim cümlesidir.
كَانُوا nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
كَانُوا ’nun ismi cemi müzekker olan و , muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.
يَفْعَلُونَ fiili كَانُوا ‘nun haberi olarak mahallen mansubdur
يَفْعَلُونَ fiili ن ‘un sübutuyla merfu muzari fiildir. Muttasıl zamir çoğul و'ı fail olarak mahallen merfûdur.
تَبْتَئِسْ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi تبع ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
وَاُو۫حِيَ اِلٰى نُوحٍ اَنَّهُ لَنْ يُؤْمِنَ مِنْ قَوْمِكَ اِلَّا مَنْ قَدْ اٰمَنَ
وَ istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. Fiil meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilmiştir.
Masdar ve tekid harfi اَنَّ ve akabindeki اَنَّهُ لَنْ يُؤْمِنَ مِنْ قَوْمِكَ اِلَّا مَنْ قَدْ اٰمَنَ cümlesi, masdar teviliyle اُو۫حِيَ fiilinin naib-i faili konumundadır.
اَنَّ ’nin haberi olan لَنْ يُؤْمِنَ مِنْ قَوْمِكَ اِلَّا مَنْ قَدْ اٰمَنَ cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümle kasrla tekid edilmiştir. Kasr, fiille fail arasındadır. يُؤْمِنَ maksûr
/sıfat, مَنْ maksûrun aleyh/mevsuftur. Kasr-ı sıfat ale’l-mevsuftur.
Müstesna olan ism-i mevsûl مَنْ ’nın sılası, tahkik harfi قَدْ ’la tekid edilmiştir. Müspet mazi fiil cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır.
اَنَّهُ ’deki şan zamiri arkadan gelen cümlenin ne kadar önemli olduğuna delalet eder. Çünkü kavminin kalan kısmının imanı konusunda ümidini kesmesini ifade eder. Nitekim لَنْ harfi de geleceği olumsuzlayan bir harftir. Bu da peygamber için zor bir durumdur. Bunun için arkadan فَلا تَبْتَئِسْ بِما كانُوا يَفْعَلُونَ şeklindeki teselli gelmiştir. فَ harfi bu üzücü haber dolayısıyla teselli için tefrî’dir. (Âşûr)
فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَۚ
فَ , mukadder şartın cevabına gelen rabıta harfidir. Cevap cümlesi …فَلَا تَبْتَئِسْ , nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Takdiri, …إن كان المؤمنون قلّة [eğer müminler az olursa…] olan şart cümlesinin hazfi îcaz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası كَانُوا ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَانُوا ’nun haberinin muzari fiil cümlesi şeklinde gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder.
Muzari fiilin tecessüm özelliği sayesinde muhayyile harekete geçer ve konuyu anlamak kolaylaşır.
كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)
كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi, durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafat, s.103)
Allah Teâlâ bu ayetle artık onların iman etmeyeceklerini, dolayısıyla Hz. Nuh’un da onların yalanlamaları ve ezalarından dolayı kederlenmemesini bildirdi. (Beyzâvî)
لَنْ يُؤْمِنَ - اٰمَنَ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.
يُؤْمِنَ - اٰمَنَ arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadrr, اُو۫حِيَ ve نُوحٍ kelimeleri arasında ise cinas-ı nakıs sanatları vardır.
Burada vahiy, öğretmek ve ilham anlamındadır. (Ebüssuûd)